Bu pandemi döneminde toplum olarak, özellikle doktorların şaşkınlıkla seyrettileri bir süreç yaşıyoruz. Tabi bu sadece bizim toplumumuza özgü bir durumda değil. Belirli bir süre kapanma yaşayan kendini izole eden her toplumdan insan grupları bu dönemde benzer bir ruh hali ve davranış örüntüsü gösteriyor; rahatlama.
Hastalığa yakalanma risk faktörünün nispeten daha düşük olduğu zamanlarda, aşırı kaygılı olup evlerine kapanan, marketten aldıkları her bir ürünü tek tek silerek dolaba yerleştiren, tüm evi çamaşır sularıyla temizleyip hatta önlemleri fazla abartıp kolonya içmeye kadar vardıran bu insanlar nasıl oldu da hastalığın en üst seviyede yayıldığı bu günlerde bu kadar vurdum duymaz ve tedbirsiz olabildi.
Kimileri bunun sebebinin cehalet olduğunu düşünüyor. 3 ay önce bu tedbirleri uygulayanlar ve şimdi uygulamayanlar aynı insanlar olduğuna göre bu durumu cehaletle açıklamak pek de mümkün görünmüyor. Aksine bu dönemde bir çok kaynaktan bilgi sahibi olan insanlar manipülatif olan ve olmayan bilgiyi de ayırt edebilir hale geldiler bana göre.
Bazılarına göre ise korkmayanlar genç insanlar, çünkü onlar kendilerine bir şey olmayacağını düşünüyorlar. Bu teoriyi ergenler bazında kabul etmek mümkün olabilir çünkü ergenlerin kendilerine bir şey olmayacağına dair genel bir kabulleri ve cesaretleri vardır. Ancak genç yetişkinlerin kendi anne babalarının sağlıkları ve çocuklarının gelecekleri konusunda çok daha fazlasını yordama becerileri vardır. Ve bence sorun da burada başlıyor. Belirsizliğin sınırsızlığı ve kaygının baş edilemezliği tüm insanları sorunu yok saymaya itiyor. İnsanlar baş edemeyecekleri sorunlar karşısında rutinlerine dönerek ruh sağlıklarını korumaya çalışıyorlar. Ruh ve beden sağlığının birbirinden çok da ayrı düşünülemeyecek unsurlar olduğunu da bildiğimize göre, belki de tüm bu yaşanan değişim dışarıdan göründüğü kadar irrasyonel değildir.
Peki sınırsız kaygı ile baş etmenin bir yolu olabilir mi? Kaygı hayatımızdaki belirsizliklerin bir sonucu olarak normal zamanlarda da doğal olarak vardır ve bununla baş edilebilir. Ancak pandemiyle beraber hayatımızın her alanında var olan riskler kontrol duygumuzu tamamen elimizden aldı. Belki daha önce sadece kendi işimizle ilgili kaybetme korkusu yaşarken artık ailemizdeki tüm çalışanların iş kaybı riski ve ülkemizin ekonomik belirsizlikleri de eklendi. Daha önce belki sadece hasta yakınlarımız ve çocuklarımızın sağlığı için endişelenirken artık tüm sevdiklerimizin sağlıkları hatta çocuklarımızın gelecekleri ve eğitimleri için endişelenir olduk. Ve kontrol duygusunun tamamen ortadan kalktığı bu dönemde hala sabit duran şeylere tutunma ihtiyacından daha doğal bir şey yok.
Tam da bunun için hem kendi sağlığımızı riske atmadan, hem de muhtemelen ikinci dalganın ağır seyredeceği kış günlerinde etrafımızdaki insanları da koruyabilecek rutinler geliştirmeliyiz. Bağ kurmak, yardımlaşmak, üretmek, hayal etmek, yazmak, daha çok sevmek ve daha az kontrol etmek belki…umutla izlemek yeni geleni. Değerlerimize tutunarak, değişime izin vermekten geçiyor olabilir kaygıyla baş etmenin yolu. Belki Nietzsche haklıdır ve bizi öldürmeyen şey, daha güçlü kılar.
Aslı Dağdelen